15 Şubat 2010 Pazartesi

zencefil, zerdeçal çılgınlığı :))

zerdeçal...

faydaları burada...

yemeklere sarı renk veriyor bir çeşit safran zaten...özellikle pilavlarda hoş oluyor tadı da yemeği bozmuyor.bilindik yerlerden almakta fayda var sahtesi de piyasada çok...



zencefil...
faydası çok..isterseniz bir de burdan bakın...
bir arkadaşımın tavsiyesiyle başladım yemeklere atmaya ikisini de.zaten zencefilli kurabiye falan da pek meşhur. yalnız dikkat etmek gerek, faydalı diye haddinden fazla kullanılmamalı ben yemeklere 1 çay kaşığından fazla atmıyorum...

14 Şubat 2010 Pazar

ilk deneyimlerimiz...

ilk defa sinema...
karanlıkta önce biraz tedirgin oldu ama yanında Tolga abisi,Ege ve teyzesi olunca onlardan cesaret aldı.ama film fragmanları başlayınca bu tedirginlik son haddine ulaştı çünkü ses çok yüksekti.
filmi de yarım saat hiç kalkmadan izledik sonra sesin yüksekliği iyice artınca huzursuz oldu ama ondan sonraki 1-2 gün bize ısrarla "ben sinemada hiç kookmadım" dedi durdu...
ikinci deneyimimiz babişin yengesini ziyaretimizde oldu.oradaki kırmızı ojeyi gördü yengemiz de hadi sür bakalım sevecek mi deyince sürdük kıpkırmızı ojeyi miniş parmaklarına. önce "tırnak pis olmuş"dedi herkese sonra alıştı ve kaldı birkaç gün elinde...
3.'sü ise saç kesimi...
buraya gelmeden bir gün önce kuaförleri dolaştık,kimi kalabalıktı kimi de çocuk saçı kesmediğini söyledi yani gönlümüze göre bir yer bulamadık.ben de evimize dönünce aldım makası elime (kendime güvenirim bu konuda) iki parmak kısalttım saçlarını biraz da kat verdim :)) uçları iyice zatıflamıştı malum bebişlik saçlarıydı, bir tutamını sakladım.daha bir canlandı saçlar...

bu da dünden...

arabayla markete gidiyorduk ceren babişin arkasında hem yola bakıyor hem babişi nasıl kullanıyor onu kesiyor (çok meraklı araba kullanmaya.babası arabadan çıkınca hemen geçiyor direksiyon başına kullamaya çalışıyor)neyse,babası araba kullanırken arkadan müdahale...

ceren:babiş dikkat et,hızlı gitmemelisin... :)))

11 Şubat 2010 Perşembe

uzuuun aradan sonra...

(bu resmin arka planında harika bir kar manzarası var.evi perdesiz zannetmeyin o manzarayı izlemek için açmıştık :)))
yine arayı uzattık... darıca-çerkeş arası mekik dokumaktan ve çerkeşte 2-3 günlük kalıp dönme süresinde hangi işe elimi atacağımı düşünmekten blogu bir türlü yenileyemedim.haftaya çarşambaya kadar evdeyim ve bunu fırsat bilip geçtim pamuşumun blogunun başına.(bu arada merak edenler için yazıyorum hala kararname çıkmadı yani eşimin tayin işi yine belli değil :(( )
bu koşuşturma arasında pamuş tam gaz büyümekte.
bir sürü şarkı öğrendi daha doğrusu 2 kere duysun hemen kapıyor.
mum bacaklı miki(hareketleriyle öyle güzel yapıyor ki bir ara videosunu koyucam),bir gün bir gün bir çocuk...(bu da hareketli :)),ali baba zaten bir klasik,arı vız vız,şu hendekte bir tavşan,portakalı soydum ve puppy'deki şarkılar...bir de volkan konaktan ezberlediği yarim yarim...
kendi kıyafetlerini çok güzel giyiyor ve çıkarıyor.geçen hafta annemdeyken dışarı çıkmak için hazırlık yapıyorduk bir de baktık ki kendi cırtcırtlı botlarını ki biraz teferruatlılar giymiş bizim kız.çoraplarını da giymeye başlayalı uzun zaman oldu hatta şu an yanımda külotlu çorabını bir güzel giydi :)) yalnız montunu giyerken kollarını bir güzel sokuyor fakat ters olarak :) yani önü arkasında olarak tabi arka tamamen açık,ön kapalı...
hikaye kitaplarına bayılıyor.domino yayınlarından ben büyüyorum dizisinin setini aldım.birbir anlatıyor etrafına hikayeleri.utku adındaki çocuğun büyürken yaptığı ve genelde her çocuğun yaptığı yanlış davranışları anlatıyor bu kitaplar ve hikayelerin sonunda utku yapmaması gerektiğini öğreniyor.işte bu tip eğitici hikayelerden oluşuyor bu seri.ben de bazen utku'dan örnekler veriyorum çoğu zaman işe yarıyor..
çok bilmiş oldu çoook.mesela bir örnek: geçen haftalarda bir akşam lojmandaki bayanlar toplandık erkekleri de yemeğe gönderdik.toplanma yeri de bizim ev...
karşı komşumuz olan hakim beylerin ceren'den 5 ay büyük kızı da vardı.bu kızcağız eline kurabiye almış dolaşarak yiyor.ceren koşarak mutfağa yanıma geldi,ben de keyif kahvesi yapıyorum o an.
ceren:anne,sena yere kurabiye döktü...
anne:olsun kızım temizleriz sonra.
ceren:bana bi peçete veesene anne.
anne:tamam al bakalım.
ceren içeri gider ve halıyı silmeye başlar.ben içeri girince manzarayı gördüm ve herkes gülüyordu sonra ceren'den bomba gelir
yere oturmuş,var gücüyle hem siliyor hem de konuşuyor
ceren: ah sena ah! yaramas çocuk sena...
anne, gülmemek için kendini zor tutar ve en son patlar,
misafirler zaten o an kopmuştur ...

tatilin ikinci haftası manisa'ya ve İzmir'e gittik.ablamın oğlu Egeciğimin doğum gününü kutladık yeni evlerinde.4 torun toplandı mum üflemek için.ceroş maytaplardan hoşlanmıyor onlar yanmaya başlayınca kaçtı masadan babişinin kucağına
" ben bunları sevmediim, ben mumları seviyoruum, ben mum üfliyceem.."diye uzata uzata anlattı durdu şikayetini...

geçen cumartesi döndük eve.ceren bir sürü oyuncak ve kıyafetle geri döndü malum tek kız torun bizim tarafta :))

bu da İzmir'deki ablamın komşusu Fatma Teyze'nin ördüğü çok güzel hırka,yelek ve başlık üçlüsünün başlığını eve geldiğimizde denerken...

daha yazacak kimbilir neler birikti ama şu an aklıma gelenler bunlar.gitmeden yine yazarım inşallah...


nasıl olduğumuzu soran,merak eden herkese ayrıca teşekkürlerimizi gönderiyoruz,hepinize sevgileeer...