23 Şubat 2009 Pazartesi

pamuşum 16 aylık...

bir gün şu yanakları yiycem ama hangi gün bakalım :)

seni çoook seviyoruz tombişim...

devamı diğer posta...sevgileeer...

16 Şubat 2009 Pazartesi

gidiş süper,dönüş şok...

cumartesi günü evde durmayalım dedik ve Ankara'ya Cepa'ya gittik.yol güzeldi pamuşum uyudu,uyandı,etrafı seyretti.oto koltuğunda oturmayacağını düşündüğümüz için (çünkü yol boyunca bir o camdan bakıyor bir diğer camdan) ceroşa koltuk al(a)madık.arkada benim yanımda oturuyor(!) bazen kemer bağlıyorum hoşuna gidiyor değişik geliyor ama hemen sıkılıyor.
neyse efendim gittik cepa'ya alışveriş yaptık,yemek yedik,ceroş kendine göre takıldı.elini kesinlikle tutturmuyor bizim özgür kız,o mağaza senin bu mağaza benim misali girip çıkıyor.tabi mağazadakiler bizim pamuşu kapıyorlar artık ne tür bir mağazaysa satılan ürünlerden tutuşturuyorlar eline,tavanda asılı lambaları tutturmaya çalışıyorlar vs sırf biraz daha kalsın,daha çok sevsinler diye...bizimki yine koyuluyor yola başka başka insanlarla,çocuklarla haşır neşir olmaya...bir süre sonra etrafımızdan geçen insanlar "cereeen,cereeen" diye seslenmeye başlıyorlar bizimki çok kolay meşhur oluyor ortamda :))
yeni uyanmış mutlu pamuş...
hepimiz mutluyuz,mesuduz ben zaten kapmışım en misinden kırmızı bir gül,bir tarafımda gülü alırken bana çaktırmamak için elinden geleni yapmış ve beni şaşırtmış,sevindirmiş bir eş,diğer tarafımda bizim hizamızda yürüyen ama kendince özgürlüğünü ilan etmiş bir tatlı pamuş...daha ne isterim ki...
en son marketten de alışverişimizi yaptıktan sonra bir tatlı keyfi yapalım dedik ama ne mümkün.ağzına kadar dolu market arabası ve yanımızda süs olarak taşıdığımız bebek arabasıyla merdiveni kullanamadığımız için asansörü bekledik fakat ana baba günü olan merkezde,bizim sığabileceğimiz bir boşlukçuk bulmak ne mümkün asansörde...ceren de artık koşturmaktan çok yorulduğu için hadi artık eve dönelim dedik ve iyiki daha da oyalanıp yola daha geç çıkmamışız.

seyir halindeyken hayallere dalmış pamuş :))

çıktık yola,Ankara'da yağmur.biz zaten yola çıkmadan hava tahmin raporuna mutlaka bakarız yağmur olacağını biliyorduk,ertesi gün de kar geliyordu.Kızılcahamam yolu gelirken günlük güneşlikti dönüşte bir de baktık ki bembeyaz olmuş.neyse ileride durur herhalde kar dedik.git git git ne durması daha çok şiddetlendi.Kızılcahamam'dan Çerkeş yoluna sapmamızla gözgözü görmeyen bir kar yağışı karşıladı bizi.Kızılcahamam'daki hakim evinde kalalım diye düşündük ama orası da haftasonları pek boş olmuyor.neyse biraz gidelim bakalım dedi eşim Allah'tan 1-2 ay önce kar lastiği almıştık onlar olmasa hiç niyetlenmezdik zaten yola çıkmaya bu karda.uygun bir yer bulup kalırdık artık ve tek tesellimiz karın yeni başlamış olmasıydı(o tatlıyı iyi ki yememişiz diye hep şükrettim).yol dağlık bir yol.yani çık çık çık Işık dağının zirvesine sonra in in in ve Çerkeş'tesin.iyi bir şekilde yolu yarıladık artık zirveye az kaldı ama önümüze bir kamyon çıkmasın mı tabi adam yavaş yavaş gittiği için bizim hız kesildi ve çıkamamaya başladık ve dağ başında kaldık.
o korkumu anlatamam gerçekten de...gidemiyoruz,kaldık.kamyon gitti,geride araba yok,her yer karanlık,bir tek biz...geri dönsek yolu yarılamışız ya arada bir yerde kalırsak tekrar.nerede bu yol açıcılar diye isyandayım ben eşim son derece sakin,pamuş bir terslik olduğunu anlayıp sadece sessiz sessiz ve kocaman açılmış gözlerle emiyor sütünü...çok tedirgin oldu yavrum hiç sesi çıkmadı.eşim çalıştırıyor arabayı ama karın altı artık buz tutmaya başladığı için bir türlü ilerleyemiyor ve geriye kayıyoruz.ben aklıma gelen bütün duaları okuyorum içimden ama artık düzgün mü,karıştırarak mı hiç farkında değilim :)...
bomboş yol...zorla ,kaydırmadan geriye dönmeyi başardı eşim ve geri dönmeye karar verdik.birkaç araba yol kenarına park etmiş,zincirlerini takmışlar yolun açılmasını bekliyorlardı.eşim hadi tekrar dönelim ben yine hız alayım çıkalım şu dağı 5-6 km kadar kaldı zirveye ondan sonrası zaten iniş dedi,hadi dedim bende...bu arada ikimizin düşüncesi de tabiki pamuş...dağ başında kalırız ama pamuşçuk ne yapar.gerçi onun herşeyi yanımdaydı yola mutlaka tedarikli çıkarım.arabada yastığı,örtüsü hep vardır.ben yemeğini fazla fazla yapmıştım zaten,bir takım eşofman,body,bolca bez,suyu,oyuncakları,kitapları...ama dağ başı ya insan nasıl kalır iti kopuğu çıkabilir karşımıza.kötü niyetli insanlar da az değil...

ha gayret çıktık tekrar zincir takmış arabalar bize hayretle bakıyorlar tabi,biz zincirle çıkmıyoruz bunlar sadece kar lastiğiyle nasıl çıkacaklar diye...oldu,az önce kaldığımız yeri de geçip(buradan geçerken bir ohh çektim) zirveye çıktık,o da ne? kocaman bir tır karşı taraftan gelirken kayıp yolu kapatmış :((( başımızdan aşağı kaynar sular döküldü...
şoför kaydıra kaydıra azcık bir yer açabildi o kadar.hadi dedik yine bir gayret daha ve geçtik o tırı da.bu arada biz bunları yaşarken bir yandan da öyle bir kar yağıyordu ki...hiç bu kadar şiddetlisine yolda yakalanmamıştık.önümüzü görmek bile mucizeydi ve yolun kenarı da uçurumdu tabi...
Çerkeş'teki evlerin,sokak lambalarının ışıklarını uzaktan gördüğümüzde hiç bu kadar sevindiğimizi hatırlamıyorum.gerçekten bir ara tamam şimdi kayıcaz veya biz saplanmış dururken bir kamyon,bir tır kayıp bizi uçurumdan aşağı atacak diye sonumuzun geldiğini düşündüm...evimizi görünce,insanın en güvenli yerinin evi olduğunu anladım resmen.kar,buz,fırtına,yağmur ne olursa olsun evindeysen güvendesin...
"evim güzel evim" modunda,ağzımız kulaklarımızda eve bir girişimiz var ki...
sanırım bundan sonra yola çıkmadan yağmur da dese biz oturucaz popişimizin üzerine,evimizde çayımızı,kahvemizi yapıp pencereden yağmuru,karı vs. izliycez.çünkü kışın o yağmurlar birden kara dönüşüveriyor burada...
Çerkeş'te kardan eser yoktu sadece yağmur yağıyordu yani o yol nasıl o kadar değişik bir havaya sahip hayret...çok yüksek bir dağ değil gibi geliyordu orası ve yol boyu benim en sevdiğim manzaraya sahipti ama şimdi görmek bile istemiyorum...

ertesi gün bile etkisinden çıkamadım hala zincirsiz nasıl çıktık o dağı diyorum...ve unutmamalıyım ki eşimi bir kere daha takdir ettim.hiç telaşlanmadı(daha doğrusu bize hiç hissettirmedi),gayet sakin bir şekilde hiç yılmadan eve kadar sağ salim getirdi.pamuşumu da unutmamak lazım tabi o da sakin sakin durdu arabada ki normalde hiç öyle değildir.

gece eşime hiç unutamayacağım bir 14.şubat oldu bu dedim gülerek ve gerçekten bu kadar korktuğumu hiç hatırlamıyorum...

"home sweet home"

12 Şubat 2009 Perşembe

ödüller...

sevgili mummy,zeynep ve dilek bana bu ödülü vermişler.çoook teşekkür ediyorum ve kuralları bir kez de ben yazıyorum

1. Seni ödüllendiren blog yazarının linkini vermek,





2. Bu ödülü başka 7 blog sahibine linklerini vererek göndermek,





3. Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek.


benim listem;(ay benim 8 olacak ama kusura bakmayın artık :))

10 Şubat 2009 Salı

kağ=kar :))

pazar gecesi başlayan ve ertesi gün öğlene kadar yağan yağmur öğleden sonra kara dönüştü.hele bazı zamanlar öyle güzel yağdı ki lapa lapa...neredeyse 1 aydır çerkeş'e kar yağmıyordu.dün bu manzarayı özlediğimizi farkettim.bu da mutfak penceremizden bir görüntü,yol ise Ankara'ya gidiyor...

öğlen yağmur kara dönüşmeye başlayınca odamızın perdesini açtım daha iyi görmek için.pamuş pencere açılınca dışarıyı gösterip "kağ" dedi :)) hayret buraya 1 aydır kar yağmıyor.demek ki emeklerimiz boşa gitmemiş...karda dolaşırken adını söylediğimiz ve ceren'in ağzından çıkmayan bu kelime bir yere kaydedilmiş ve yeri gelince çıkıverdi işte...
bu aralar pek bir dilli maşallah.ne söylesek tekrar ediyor.özellikle "a" ve "k" ile başlayan kelimelerde çok başarılı.mesela dün bir sağlık programında dr "başınız ağrıdığında" gibi bir cümle kurdu ceren bana dönüp "aağrı" diye tekrar etti. arı ile ilgili bir şarkı duydu "arı" dedi hemen.
son günlerde de "kaka" demeye başladı ama daha gerçek anlamını kastetmiyor.daha buna benzer o kadar çok kelime söylüyor ki...


cumartesi günü Karabük'e gittik.Karabük'ü hiç görmemiş olmama rağmen sevmezdim.sanırım adı "kara" ile başlıyor diye olabilir.buraya gelince 45dk uzaklıkta olduğu için sık gitmeye başladık ve bu konuda peşin hükümlü olduğum için kızdım kendime.gidip geldikçe ve şehri tanıyınca çok sevdim.safranbolu'yu zaten oldum olası çok severim ve bitişik olmaları (karabükten çıkıyorsun,safranbolu'ya giriyorsun) da ayrı bir güzellik.
neyse karabük'te sezon sonu indiriminden bolca yararlanıp kuzuya gelecek kış için çok güzel bir alışveriş yaptık ayrıca baharı da unutmadık yeni sezondan da attık sepete :))
eee kendimi unutur muyum :) bahar için yeni ciciler aldım,daha doğrusu kocaceğizim aldı ben seçtim :)) bunları sevgililer günü hediyesine saydım,benim hediyem de yolda.bu sene bir tıkla sipariş ettim ama inşallah güzel yaparlar.bize özel bir şey olmasını istedim ve bakalım nasıl bir şey gelecek çok merak ediyorum.tabi hediye önce eşimin odasına gidecek ve ilk o görecek.inşallah beğenir ve ben de beğenirim...

güzel bir cumartesiden sonra pazar günü evde dinlendik ve haftaya güzel başladık.umarım hafta hep böyle güzel devam eder,tabi herkes için.
herkese sevgileeer...

3 Şubat 2009 Salı

getir-götürcü pamuş :))

geçen haftamız rahatsızlıklarla geçti.önce ben hastalığı hafifçe atlattım şükür çünkü yatamadığım gibi,ben hasta olursam ceren'e kim bakacak korkusuyla ayakta iyileştim.sonra da ceroşumun ateşi 38'e çıktı neyseki daha ilerlemedi.o da şen şakrak bir şekilde,hafif mahsunlaşarak 1 gecede iyileşti.yine de ateş olunca korkutuyor tabi.hafif atlatmasının bir sebebi de hala emzirmem herhalde...neyseki şimdi herkes iyi.

uslu pamuş.

pamuşçuğum yine çok hamarat.bir iş söyle hemen yapsın tarzında :) şunu getir,şunu götür...mesela geçen gün çorap istedim hemen benim çorap çekmecemi açıp bir çorap verdi bana.karıştıra karıştıra nerde ne var hepsini öğrenmiş :)) ben bir yeri sileyim hemen o da bezi alıp siliyor(gerçi bu huyu çok öncelerden vardı ama hep yazmayı unutmuşum) her şeyi kendi yapmak istiyor biz de rahat bırakıyoruz.
şimdi çok hevesli bu tür şeylere ileride elini kaldırmaz :))


tv'de "rahat koltuk" var çok seviyor onu.

palyaço lunet hayranlığı bu aralar hat safhada...
bir de sürekli başından geçenleri anlatıp duruyor.dün mutfaktaki çekmeceyi açıp misafir peçetelerini bir güzel dağıtmış ben de görünce "ne yaptın böyle,bu peçeteler böyle dağıtılmaz" dedim. hemen gitti babasına ellerini kollarını oynatarak sürekli bıdır bıdır konuşup(yarısından çoğu anlaşılmıyor tabi) beni gösteriyor,parmağını sallayıp "hııı" diyor.ay öldük gülmekten hemen babasına yetiştirdi olanları,ağzında da bakla ıslanmayacak herhalde :))

işte yine biiiir sürü işi olan pamuşçuk.gece ateşi vardı sabah yine işinin başına geçti :))
uyanır uyanmaz koltuğa tırmanıp oradan da bilgisayar masasının üzerindeki kitap vs. karıştıran,bazen kalemle kağıda karalamalar yapan bir pamuşşş.
çok işi var bu kızın çoook...


herkese sevgileeer...